rankend | Farklı Olmak Emek İster

   
  DARMA TARIHCESI
  Asurlular
 

Yazan   : Ali Önder-Fransız Arkeoloji Enstitüsü'ndeki bir konferansın ardından notlar.
    M.Ö. 612 yılında Med-Babil birliğinin saldırıları üzerine, Eski Doğu'nun ilk büyük imparatorluğu Assur yıkıldı. İmar edilmiş olan Assur ülkesi, özellikle  merkezi kentler düşman askerleri tarafından yakılarak yerle bir edildi. Bunun ardından bu harabe yerlerde fakir, istikrarsız bir halkın yaşadığını arkeolojik bir çok bulgu göstermektedir. Ancak Assurlu yöneticiler ve halk neredeydi, onlara ne olmuştu? Bugünkü tarih bilgimiz bu konuya açıklık getirememektedir. Son yıllarda Suriye'deki Assur eyalet merkezi, Dur-Katlimmu/ Tel Sheikh Hamad'da yapılan kazılar, Assurlular'ın yüksek makamlarda bulunmayı sürdürdüklerini, fakat Babil egemenliğinde hizmet ettikleri gibi çok yönlü bir bakış açısını ortaya çıkarmıştır.
                      Tell Şeyh Hamad Kazısı
    Aşağı Habur'da Tell Şeyh Hamad yerleşim höyüğünde ilk defa olarak, bir Assur bölge ve idari merkezinin tarihi gelişim süreci sistematik bir şekilde araştırılmaktadır.Bu çalışmada Orta Assur döneminden Assur sonrası/ Geç Babil dönemlerine dek, bu kentin bölgesel yerleşim sistemi içindeki yeri, kentin coğrafyası ve işlevsel düzeni ile materyal (maddi) kültürü araştırılmıştır. Burada yapılan kazının ve ele geçen Orta Assur Dönemi'ne ait bir arşivin değerlendirilmesiyle, bu yerin Dur-Katlimmu olduğu sonucuna varılmıştır. Kentin tanrısı Salmanu idi.Assur krallarından beşi, bunu tanrısal kavram olarak Salmanu-aşared (Salmanassar) adıyla kullanmıştır. 4.binden beri var olan eski bir yerleşimin üzerinde bu Assur merkezini kuran kişi, bu adı ilk olarak taşıyan ve M.Ö.13.yy ın ilk yarısında ülkeyi yöneten kişi olmalıdır. Bu yüzden Dur-Katlimmu varlığını sürdürdüğü sürece, sıradan bir bölge merkezinin işlevlerini aşan ve Assur krallarıyla çekişebilen özel bir konuma sahipti. Yeni Assur döneminde m.ö.7.yy da Dur-Katlimmu adı yanında, Magdalu diye ikinci bir isim eklenmiş ve burası Assur sonrasından M.S. 3/4 yy. lara kadar Magdala olarak anılmıştır. Assur ve Assur sonrası / Geç Babil dönemlerinde bu merkez, Aşağı Habur ile Jezire'nin güney-doğusundaki Fırat ovasına kadar bir bölgede jeopolitik etkinlik göstermiştir. Dur-Katlimmu, Orta Assur döneminde daha ziyade Batı İmparatorluğunun kenar bir merkezi iken Yeni Assur döneminde, genişletilen hinterlanda (Rasappa Eyaleti) katıldı ve yüksek rütbeli askerlerin aileleri ile birlikte yerleştikleri bir garnizon kenti biçimine dönüştü. Orta Assur döneminde 20 hektar olan surla çevrili yerleşim alanı, Yeni Assur döneminde 55 hektara çıkmış ve m.ö.8.yy dan Assur İmparatorluğu'nun yıkılışına dek önemini korumuştur. Yeni Assur döneminde genişletilen 35 hektarlık bu alan (Aşağı Kent II) kazılarla geniş çaplı ortaya çıkarılmakta ve jeomanyetik araştırmalarla incelenmektedir.Her iki çalışma sayesinde bu merkezin ilk defa kent coğrafyası ve işlevsel bölünmesi ayrıntılı bir şekilde saptanmıştır. İdari yapılar ve zengin envanterli seçkin konaklar, geniş cadde ve meydanlar şehrin genel görünümünü sergiler. Halkın nerede yaşadığı ise henüz belli değildir. Toplam olarak 1300 kadar metin buluntusu dört dilde yazılmış olup, çoktan aza doğru şöyle sıralanır: Assurca, Aramca, Babilce ve Fenikece. Eşsiz ve az bulunan metinler, Orta ve Yeni Assur İmparatorluğu'nun en parlak ve son dönemleri, bölgenin Geç Babil İmparatorluğu'na katılması ve Aramca konuşan halkı hakkında bilgiler verir. Maddi kültüre ilişkin buluntular, Assur ve Arami görüş tarzlarının birlikte varlığını ve yerel ürünlerde olduğu gibi ithal ürünlerde de yüksek bir seviyeyi göstermektedir. 
    Assur sonrası/Geç Babil yerleşim yerini, İç Kale ile Aşağı Kent I arasındaki araziyle sınırlı Part-Roma kenti Magdala'ya bıraktı. Terk edilen Aşağı Kent II mezarlık olarak kullanıldı; şimdiye dek 600 kadarı kazılan mezarlar, tüm bölge için eşsiz kültür belgesidir.
    Bazı Mektupların da Işığı Altında Asarhaddon'un Din Politikası-Kadriye Yalvaç:
    Asur devleti, Sargonitler devrinin önemli bir kralı olan Asarhaddon zamanında (m.ö.681-669) en kudretli çağını yaşamıştır. Önemli siyasi ve askeri olaylar arasında, Asarhaddon'un tahta geçer geçmez hemen Babil'i yeniden inşaa ettiğini görmekteyiz. Babil'in restorasyonunu anlatan metinler için Siyah taş I R, 49: C T XXXIV 1-2;K. 192 (Bunların hepsini Borger, Die Inschriften Asarhaddons Königs von Assyrien, Graz, 1956 II de toplamıştır. Metinlerin hepsi mu-sag-nem-lugal (Akk.=res-sarrut = krallığın başı) de yazılmıştır.
    Babil'i yeniden inşaa etme isteği, babası Sanherib'in yıkıp yaktığı Babil şehrindeki tahribatın izlerini gidermek istemesinden doğmuştur. Bu hususta Bawian kitabesi : OIP II, 83 st.50-54 ve s.137 st. 38-43; Borger, aynı eser s.14 Episode (:olay) 8 a da Babil şehrinin tahrip edilmesinden dolayı üzgün olan tanrıların hali şöyle anlatılır: ilani istarati a-sib lib-bi-su ış-şu-rıs ıp-par-su-ma e-lu-usa-ma-mes (:Babil'de oturan tanrı ve tanrıçalar kuşlar gibi uçup göğe yükseldiler). Aynı eser 14 E:-sag-ila u Babili ki na-mu-ta il-li-ku-ma e-mu-u gi-sub-be-es (:Esagila mabedi ve Babil şehri harabe haline geldi, (hiç) iskan edilmemiş yere döndü) ifadesi kullanılmaktadır. K.192'DE ise (Borger,11-Rez.B) ST.2) (amtu a-ma-) at be-el-ti-sa ul i-sim-me.
        (nise a-sib babili par-) si-si-na u-mas-si-ra-ma sa-na-tim-ma ir-ka-ba
    Asarhaddon'un bu davranışını politik nedenlerle açıklayabiliyoruz. Çünkü Asarhaddon, rahip sınıfının büyük bir kısmını ve bizzat Babillileri memnun ederek kendi tarafını tutmalarını sağlamaya çalışmıştır. (Olmstead, History of Assyria (1923), S. 347; B.Meissner, Könige Babyloniens und Assyriens (1926),212.
    Böylece tarihi olaylarda ruhban sınıfının üstün ve kudretli etkilerini hesaba katmasını bilmiştir.
    Asurlular zamanında yapılan satış ve kira sözleşmelerinde,mina şekel olarak,gümüş birimleri üzerinden hesaplanmıştır.
-----------------------------------------------------
    Fil Suresi :
    "(Ey Resulüm, Kabe'yi tahrip etmek isteyen) eshab-ı file (fillerle hücuma geçen Necaşi ordusuna) Rabb'in ettiğini görmedin mi?
    Onların kötü kuruntularını boşa çıkarmadı mı?
    Üzerlerine sürü sürü kuşlar salıverdi.
    Onlara siccilden taşlar atıyorlardı.
    Derken Rabbin onları (kurtlar tarafından kemirilip doğranan) yenik ekin yaprakları haline getirdi."
    Resim altında : Ebrehe'nin ordusu Kabe'yi yıkmak niyetiyle hücuma geçmişti. Fakat, Ebabil kuşlarının gagalarında taşıyıp getirdiği ateşte pişmiş taşlarla, "kurtlar tarafından kemirilip doğranan ekin yaprakları" halinde mahvedildiler.
    HİMYERİLER : Himyeriler de Kahtan grubundadırlar. 167-525  yılları arasında hüküm sürmüşlerdir. Bu hükümet sonradan Habeşiler tarafından ortadan kaldırılmıştır. En meşhur şehirleri Marib,Necran, Aden ve San'a idi. Ticaret ve ziraatle uğraşırlardı. Memleketin her tarafında kanallar açmış, toprağın verimini arttırmışlardı. Ayrıca ıtriyat ve günlük ticareti sayesinde zenginleşmiş, refah seviyesini yükseltmişlerdi.
    Himyerilerin felaketine umulmaz bir olay sebep oldu. Marib yakınında, iki dağın arasına kurulmuş gayet büyük bir sed vardı. Halk, burada depo edilen suyu, yağış almayan mevsimlerde, topraklarını sulamak için kullanırdı. Fakat bir yıl şiddetli yağmurlar yüzünden sed çöktü. Sular bütün ovayı kaplayarak büyük zararlara yol açtı. Himyeriler, seddi yeniden yapacak enerjiyi gösteremediler. Başka yerlere göçmeyi tercih ettiler. Kalanlar, memleketi eski haline getirmeye çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Kuran-ı Kerim'e göre, bu felaket mukadderdi. Çünkü onlar, kendilerine verilen nimetlere nankörlük etmişler, doğru yoldan sapmışlardı. Nihayet altıncı yüzyılda Habeşilerle İranlılar Yemen'e taarruza başladıklarında, burasını perişan bir halde bulmuşlardı.
    İlk defa m.s. 343 yılında Bizans İmparatoru tarafından gönderilen Teofilos, Yemen'de Hıristiyanlığı yaymak istemişse de, Putperestlik, memleketin hakim dini olarak kalmaya devam etmiştir. Son Himyeri hükümdarı Ebu Nuvas, Yahudiliği kabul edip, Necran Hıristiyanlarını öldürünce, İmparator VII. Jüstinianus, Hıristiyan Habeşlileri kışkırtarak Yemen'e saldırtmıştı. Böylece Yemen Habeşliler tarafından zaptedildi. (526). Bir müddet onların idaresinde kaldıktan sonra Ebrehe, Habeşlilere karşı isyan etti ve iktidarı ele geçirdi. Ebrehe ailesinin buradaki yönetimleri, İranlıların Yemen'e gelmelerine kadar sürdü. Ebrehe, Hıristiyanlığı yaymak için çok çalıştı. San'a da büyük bir kilise yaptırarak, o sırada putlarla doldurulmuş bulunan ve bütün Arapların Mekke'yi ziyaret etmelerine vesile olan Kabe'nin değerini düşürmek ve böylece Sana'a'yı Arabistan'ın merkezi haline getirmek istediyse de muvaffak olamadı. Bunun üzerine Kabe'yi ortadan kaldırmaya karar verdi. Başında bir filin bulunduğu ordusuyla saldırıya geçti. Önünde hiç bir kuvvetin duramıyacağını sanıyordu. Zahiren görünen de buydu. Fakat Allah, ona müthiş bir ceza verecekti. Fil suresinde anlatıldığı gibi, Ebrehe'nin ordusu, Ebabil kuşlarının gagalarında taşıyıp getirdikleri ateşte pişmiş taşlarla (siccil) helak edildi. Bu olay, iki Cihan güneşi Hz.Muhammed'in dünyaya geldiği 571 yılında vuku bulmuştur.

    Kabe'nin Koruyucusu Vardır :  Ebrehe Ordusu Mekke civarına geldiği zaman Abdulmuttalib'in 400 kadar devesini gasp etmişlerdi.Abdulmuttalip, bu haberi alır almaz derhal ordunun karargahına gitti ve Ebrehe ile görüşmek istediğini söyledi. Ebrehe, o sırada Mekke'nin en ileri geleni ve Kabe'nin mütevellisi durumunda olan Abdulmuttalib'in geldiğini duyunca sevindi. Çünkü, kendisinden, Kabe'ye dokunmamalarını rica etmeye geldiğini sanmıştı. Böylece Hıristiyanlığın burada da yayılacağı ümidine kapılmıştı. Onu hemen kabul etti.Abdulmuttalib içeri girer girmez:- Benim develerimi gasp etmişsiniz, onları almaya geldim, dedi. Ebrehe şaşırmıştı:- Ya Kabe ne olacak? diye sordu.Ben Kabe için geldiğinizi sanmıştım.
    Abdulmuttalib ona şu cevabı verdi: -Hayır! Kabe için gelmedim.Çünkü onun sahibi ben değilim.Onun sahibi vardır ve burayı koruyacaktır. Ben yalnızca develerin sahibiyim ve onları isterim.
    Aynı gece Ebrehe ordusunun üzerine kuşlar gönderilmiş ve darmadağın edilmişlerdi.

    MEDENİYETLERİ :
    Sebeliler ve onları takip eden Himyerilerin büyüklüğüne dair rivayetler ve menkıbeler çok fazladır. Arap şiirlerinde de bunlara ait birçok vak'a teferruatıyla tasvir edilir. Araplara göre, Himyeriler, İran'ın bazı kısımlarını da feth etmişlerdir.Yine Araplara göre İskender adıyla bilinen ve Kur'an'da zikri geçen Zülkarneyn, Himyerilere mensuptu. İran'lı Firdevsi, "Şehname"sinde İran hükümdarı Keykavus'un, Himyerili Hamadran'ın eline düştüğünü söyler.Meşhur İslam alimi Sa'lebi de, İran Tarihi'nde Hamadran'ın Himyerili bir hükümdar olduğunu ve Keykavus'u esir aldığını anlatır. Aynı müellife göre Keykavus'un zevcesi olup, Firdevsi'ye göre de Siyaveş'e aşık olan Sevdaye (Sevda) bir Himyeri hükümdarının kızı idi.
    Yapılan ilmi araştırmalar, Sebe'lilerin büyük bir medeniyete sahip olduklarını gösteriyor. Gerçekten, mamur şehirler ve verimli topraklara sahip olmuşlardı. Fakat bu mamuriyetin verdiği refah ve zenginlik ile dalalet yoluna sapmaları, Kur'an'ın belirttiği gibi onların helakine sebep olmuştur.Bir ilahi ceza olarak gönderilen Seylü'l-Arim felaketi yerlerini, yurtlarını yerle bir etmiştir.
    Kur'an-ı Kerim, bu olayı şöyle anlatır: "Gerçekten (Yemen'de yaşamış olan) Sebe kavmi için oturdukları yerlerde (kudret ve vahdaniyetimize delalet eden) bir alamet vardı: Sağ ve soldan iki taraflı bahçeler...(Peygamberleri onlara şöyle demişti): "-Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin.(Çünkü beldeniz) hoş bir belde; Rabbiniz de mağfireti çok bir Rab'dır."
    "Fakat, onlar, (Peygamberlerin davetini kabulden) yüz çevirdiler.Biz de üzerlerine Arim vadisinin selini salıverdik ve o güzelim iki taraflı bahçelerini buruk yemişli, acı meyvalı, dikeni çok ve meyvası az ağaçlardan ibaret iki harap bahçeye çevirdik."
    "Bunu onlara nankörlüklerinin cezası yaptık.Biz, nankörlük edenleri ancak böyle cezalandırırız."
    "Biz Sebe halkı ile, kendilerine bereket verdiğimiz (Şam ve Ürdün gibi) memleketler arasında arka arkaya şehirler meydana getirmiştik. Oralarda yolculuk için (muayyen yer ve zamanlarda) gidiş-geliş takdir eylemiştik.
    Kendilerine de şöyle demiştik: "-Geceler ve gündüzler boyu (her istediğiniz zaman) oralarda emniyet içinde yürüyün."
    "Buna karşı onlar, "Ey Rabbimiz (çok kar yapabilmemiz için bulunduğumuz bu şehirle, mal getirdiğimiz o bereketli şehir arasındaki mesafeyi), seferlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve nefislerine zulmettiler.Biz de onları, (kendilerinden sonra gelenlerin dillerinde dolaşan) masallara çevirdik.Ve kendilerini (başka yerlere göç suretiyle) darmadağın ettik.Şüphesiz ki bunda, çok şükreden her sabırlı için ibretler vardır." (Sebe suresi 15-19.ayetler).
       

 
  BU SİTE 71298 ziyaretçi (148364 klik) KİŞİ TARAFINDAN ZİYARET EDİLMİŞTİR  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol