rankend | Farklı Olmak Emek İster

   
  DARMA TARIHCESI
  SÜMERLER
 

Yazan : Ali Önder
Konu  : İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Çivi Yazılı Tabletlerin Işığında Sümer Eyaleti Lagaş
Tarih   : 10 Nisn 1997
Anlatan : Bertrand Lafont

    Bugün sizlere, bilinen on binlerce tablet arasında sayıca enfazla tableti içeren bir gruptan söz edeceğim.  Söz konusu grup, Güney Irak'ta, Sümer ülkesinin en güneyindeki Lagaş Eyaleti'nin merkezi eski Girsu'da (bugün Tello) ele geçen Sümer arşiverini oluşturmaktadır. 
    Bu tabletlerin İstanbul Müzesi'ne nasıl geldiğini açıklamak için önce biraz çağdaş tarihten söz edeceğim.Basra'daki Fransız Konsolosu Ernest de Sarzec 1877 'de önemli bir keşifte bulunur. Tell-loh olarak adlandırılan mevkiide antik parçalar bulunduğunu duyunca, 1877 Martında oraya giderek kendisi de bir takım heykeller ortaya çıkarır. Bunların yanısıra bazı tabletler ve yazıtlar da ele geçirir. Sarzec 1880 ve 1881 de çok zor şartlarda iki kazı kampanyası daha gerçekleştirir. Tello çölün ortasındadır ve çok az kişiden oluşan kazı heyetinin çalışmalarına yerel halk sürekli engel olmaktadır. Öte yandan, Osman Hamdi Bey'in çıkardığı yeni Eski Eserler Yasası, Sarzec'in işini zorlaştırır. Türkler ve Fransızlar arasındaki uzun müzakereler 1888 de bir sonuca bağlanır ve Sarzec 5. ve 6. kazı kampanyalarını 1888 ve 1889 da yapar. Ne varki çok geçmeden Tello kazıları yine kesintiye uğrar ve kalıntılar kaçak kazı yapanlar tarafından tahrip edilmeye başlanır. Sarzec, 1893, 1894 ve 1895 de 7.-8. ve 9. kampanyalar için tekrar izin almayı başarır ve bu yıllardaki çalışmalarda onbinlerce çivi yazılı tablet ele geçirilir. Büyük bir olasılıkla Girsu arşivlerinin saklandığı mekanlar açığa çıkarılmıştır. Ne yazık ki uygulanan kazı yöntemlerinin yetersizliği (daha doğrusu kazıda belli bir yöntemin bulunmaması : o yıllarda arkeoloji henüz daha bilimsel olmaktan uzaktı) yüzünden buluntuların konteksti tam olarak bilinememektedir. Yalnızca 1895 yılında 30.000 tablet ele geçirilir.Sarzec bunları sandıklara koyarak İstanbul'a gönderir (birazdan sözünü edeceğimiz tabletler bunlardır). 1895 sonunda Sarzec hastalanarak Fransa'ya döner. 1898 ve 1890 da 10. ve 11. kazı sezonlarında da çalışabildikten sonra Sarzec 1901 de Poitiers'te ölür. 11 kazı sezonu süren çalışmaları sonucunda Sarzec, o dönemde kabul gören tarihsel görüşleri kökünden değiştirecek buluntular ele geçirmiştir. Böylece Sümerler yeniden keşfedilmiş ve Mezopotamya uygarlığının uzun tarihi bin yıl kadar daha geriye götürülmüştür. 
    Sümerler'in tarihe dahil edilmesi bir ölçüde Tello'da ele geçen belgeler (çok geçmeden Amerikalılar Nippur'da, İngilizler Ur'da çok önemli belgeler ele geçireceklerdir) sayesinde olmuştur. Tello eski Girsu kentinin bulunduğu yerdir. Uzun süre burasının Lagaş olduğu sanılmıştır. Lagaş aslında başkenti Girsu olan devletin adıdır.
    Kentte ele geçen belgeler beş yüz yılı aşkın bir süreyi kapsar. Bu süreyi başlıca üç döneme ayırabiliriz : 
    1. Dönem : İsadan önce III. bin ortalarına tarihlenen "arkaik dönem". Bu döneme ait belgeler, Ur Nanşe, Entemena, Urukagina gibi hükümdarların yönetimindeki bağımsız bir kent devletle ilişkilidir. Sümer uygarlığı bütün Yakın Doğu'da ağır basar. Ancak, Sümer ülkesindeki 15 kadar kent-devletin arasında sıkı bir rekabet vardır. Örneğin, Lagaş Devleti ile komşusu Umma arasındaki sınır sorunları üzerine uzun süreli anlaşmazlıktan söz eden birçok belge biliyoruz. Öte yandan, Ur-Nanşe Levhası, gümüşten Entemena Vazosu ya da Lagaş'ın Umma'yı yenmesinin anısına dikilen ünlü "Akbabalar steli" bu döneme tarihlenir. Lagaş tarihinin bu ilk dönemi, Kuzey Samilerinden Sargon'un bu kent devletleri 2350 ye doğru ortadan kaldırmasıyla sona erer. Bunların yerine, iki yüz yıl kadar varlığını sürdürecek ve bugünkü Irak, Suriye ve Türkiye'nin önemli bir bölümüne yayılacak olan Akkad İmparatorluğu kurulur. Ancak bu dönem üzerine, Lagaş bölgesinde, özellikle de Tello'da oldukça az belge ele geçmiştir. 
    2.Dönem : Lagaş için ikinci önemli dönem Akkad İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla başlar. Yeniden bağımsızlığına kavuşan bu kent-devlet, özellikle kral Gudea zamanında yeni bir gelişme dönemi yaşar. Dindar ve barış yanlısı bir hükümdar olan Gudea'yı, sağlığında yaptırdığı siyah dioritten heykelleriyle de tanıyoruz. Sarzec tarafından daha ilk kazı sezonlarında ortaya çıkarılmış olan bu heykellerin bir bölümü Louvre Müzesi'ndedir. Öte yandan Gudea, büyük tanrı Ningirsu tapınağının yapılış koşullarını anlatan, büyük kil silindirlere yazılmış bir metinle de tanınır. Bu metin, Sümer edebi metinlerinin en ünlülerinden biridir. İ.Ö. 22. yy. a tarihlenen Gudea döneminin, Sümer sanatı ve edebiyatının klasik dönemi olduğunu söyleyebiliriz. 
    3. Dönem : Tello kazılarında ele geçen belgelerden bilinen üçüncü ve son dönem, bir öncekinden hemen sonra başlar ve İ.Ö. 21. yy. ın tümünü kapsar. III. Ur Hanedanı Dönemi olarak adlandırılan bu dönemde, bir eyalet statüsüne düşen Lagaş ve merkezi Girsu'yu da kapsayan geniş bir imparatorluk kurulur. III. Ur Hanedanı döneminin belirgin özelliklerinden biri de, imparatorluk brokrasisinin giderek önem kazanmasıdır. İktisadi, idari ve toplumsal yaşamın tüm aşamaları, bu brokrasinin ürettiği metinlerle denetim altına alınmıştır. Böylece elimizde, hesaplar, alındılar ve çeşitli kayıtları kapsayan bu döneme ait binlerce tablet bulunmaktadır. Bunlar, Tello'da ele geçen yazılı belgelerin çoğunluğunu oluşturur. Sarzec'in 1894-1895 de ortaya çıkardığı ve İstanbul'a gönderdiği onbinlerce tablet işte bunlardır. 1980 den itibaren Fatma Yıldız ve ben, bir yüzyıldan beri bekleyen bu metinleri incelemeye giriştik. 
    Başlangıç için, 1895 kazılarından gelen tabletlerin tümünü ele almaya karar verdik. Bu yöntem, bazı ilginç sonuçlar elde etmemizi sağladı.
    1895 de bulunan tabletlerin (bunların sayısı birkaç bindir) yayınında, metinlerin her birinin çeviriyazısı, gerektiğinde kopyası verildi, özel adların ve sözcüklerin eksiksiz dizinleri yapıldı ve birkaç açıklama notu eklendi. Sentez incelemelerini daha sonra gerçekleştireceğiz. 
    Bu metinlerin içeriği nedir ? Son olarak, elde ettiğimiz bazı sonuçları ayrıntılı biçimde sizlere sunmak istiyorum.
    Örneğin; tabletlerden birinde, Girsu'dan Huzistan ovasındaki Sus'a yapılan bir gemi yolculuğundan söz edilir. Bu belge iki açıdan önem taşır : Bu iki büyük kentin su yoluyla bağlandığını ilk kez burada öğreniyoruz. Öte yandan bu metinde Sus'un adı ilk defa fonetik olarak verilmiştir : shu-shu-um. Bu da kentin adının o dönemdeki telaffuz biçimi üzerine kesin bir bilgi sağlamaktadır.
    Bir diğer tablette, Girsu'dan yola çıkarak 600 km. kuzey-batıda, İran platosundaki Kimaş bakır madenlerine giden 100 madenci söz konusudur. Bu belge, o dönemde Sümer madencilerinin kullandığı bakırın nereden geldiğini bize ilk kez belirtmesi bakımından büyük değer taşımaktadır. 
    Bir diğer ilginç belge de Girsu bölgesindeki tüm askeri garnizonların listesini verir. Bu belge, her bir garnizonun komutanının adını ve denetimindeki asker sayısını da içerir. 
    Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür. Konferansımızda bunları daha ayrıntılı bir şekilde ele alacağız.     
-----------------
    Sümerler'in Enki ve Ninhursag kasidesinde, kahraman Enki hastalanır; ağrıyan her azası için başka bir tanrı ya da tanrıçadan yardım isteğinde bulunur. Kaburgası için Tanrıça Ninti çağırılmıştır. Ti, sümerce kaburga demek olup bu ad "kaburganın hatunu" oluyor.Fakat aynı ti sözcüğü "yaşatmak" manasına da gelmektedir. Bir nevi cinasla kaburganın iyi edilmesi için çağırılmıştır. Bu aynı cinasla da Havva, Adem'in kaburgasından, yani hayatından meydana getirilmiştir. İbraniler kelime oyununu farketmeden bu hikayeyi benimsemişlerdir. (J.Duschesne-Guillemin-Le croissant fertile.La decouverte de l'Asie Anterieure, Paris 1963,sayfa:106) 

 
  BU SİTE 71298 ziyaretçi (148362 klik) KİŞİ TARAFINDAN ZİYARET EDİLMİŞTİR  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol